Abdurrahman-i Tagi (k.s) hazretleri bir gün tebliğe çıkmış, köyleri geziyor. Tebliğe gideceği zaman, yörenin bütün köyleri yollara dökülüyormuşlar. Bütün köylerde, halk merkez bir yere toplanıyormuş orada mübarek onlara sohbet edip, ondan sonra gideceği yere geçiyormuş. Zamanında onlara çok muhalif bir aşiretin bir köyünden geçerken bunlar demişler ki:
— Gelin, bunu küçük düşürelim.
— Nasıl düşürelim?
— Bir güvecin içine bir tane kertenkele koyalım. Nerden bilecek ne olduğunu. Tam halka sohbet ettiği zaman Onu bütün insanların içinde, mahcup edelim demişler.
Bir güveç bulmuşlar. Bir kertenkele yavrusunu tutmuşlar, içine koymuşlar. Güvecin ağzını da kapatmışlar. İşte, Abdurrahman-i Tagi Hazretleri tam oradan geçerken önüne çıkmışlar. Demişler ki:
— Ya Abdurrahman-ı Tagi! Biz senin ne büyük veli olduğunu biliyoruz.
— Ancak, istiyoruz ki bu insanlar da öğrensin.
— Ne yapayım, diyor.
Diyorlar ki:
— Bu güvecin içinde ne var? Bunu bize söyleyebilir misin?
Mübarek, diyor ki:
— Şu yanımdaki ihvan, diyor. Bu, üç gün önce benden ders aldı. Müsaade ederseniz o söylesin, diyor.
Yani demek istiyor ki; benim için çok basit bir şey o.
Diyor ki:
— Oğlum Ahmet!
— Buyur Efendim.
— Bak bakayım, ne var onun içinde?
— Baş üstüne, deyip gözlerini yumuyor. Bir müddet duruyor, açıyor. Diyor ki:
— Efendim, bütün âlemi gezdim, diyor.
Direkt içindekini söylemiyor, dikkat buyurun. Diyor ki:
— Her şey yerli yerindeydi. Yalnız bir kertenkele, yavrusunu kaybetmiş onu arıyor. Olsa olsa, onun içinde o kertenkele yavrusu olur, deyince hemen onlar güveci atıyorlar, ayaklarına kapanıyorlar.
Kertenkele yavrusu var zaten içinde.
“Allah’ın aziz ettiğini kimse zelil edemez, zelil ettiğini de kimse aziz edemez.”
Kaynak: Can Damlaları Gönül Sohbetleri 14
Sohbeti buradan dinleyebilirsiniz.