Kurban İslâm Dininin Şiarındandır

1. Cenâb-ı Hak, Kevser Suresinde “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” buyuruyor. Bu ayet-i kerimedeki “namaz” dan maksat bayram namazı, “kesmek” ten kasıt da, kurban kesme günlerinde kesilen hayvanlardır.  Zira Cenâb-ı Hak, Kevser süresinin ikinci ayetinde “Rabbin için namaz kıl, kurban kes” buyurmaktadır. Ayet-i Kerimede geçen “venhar” kelimesi emirdir. Ancak zanni delil ile sabit olduğu için kurban ibadetinin hükmü vaciptir.

Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: “Kimin mâli imkânları müsait olur da kurban kesmezse, sakın bizim namazgâhımıza yaklaşmasın” buyurmuşlardır.

Bu niyetler ile ifa edilen kurban ibadetinin dünyevi ve uhrevi birçok faydası vardır. Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Kim gönül hoşluğu ile (Allah’tan) sevap ümit ederek kurban keserse, (o kurban) o kimse için, ateşten (koruyan) bir perde olur” buyurmaktadır.

2. Hz Ali (r.a) Efendimiz’ den şöyle rivayet olunmuştur “Bir kimse evinden kurbanlık almak için çıksa, o kimsenin her adımı için on sevap yazılır, on günahı silinir ve o kimseye on derece verilir. Almak için konuştuğu zaman o kimsenin sözleri tespih olur. O kurbanın parasını verdiğinde, her bir dirhem için yedi yüz hasene yazılır. Kurban yatırılıp kesilince, kesildiği yerden yedi kat yere varıncaya kadar ne varsa hepsi o kimse için istiğfar ederler. Kanı aktığı zaman Rabbülâlemiyn her damlasından on melek halk eder. O melekler kıyamete kadar o kimse için istiğfar eder. Verdiği etin her lokması için Hak Teâlâ İsmail (a.s)’in evlatlarından bir köle azat etmiş sevabını verir”

Resulullah (sav) Efendimiz de “Kimin için mal genişliği olur da kurban kesmezse sakın bizim namazgahımıza yaklaşmasın buyurmuşlardır. (Feyzül kadir c.6 s.208)
Hadisi şerifte beyan olunan “Bizim musallamıza yaklaşmasın” diye vaîd (korkutucu ifade) ancak vacipler için vaki olur.

3. Kurban birçok esrarı ihtiva eden faziletli bir ibadettir. Kurban rızası için yapılan bir fedakârlık olup yüce Rabbimizin verdiği nimetlere şükür, dünyevi ve uhrevi bela ve musibetlere kalkandır.
Nitekim Resulullah (sav) efendimiz bir hadisi şeriflerinde “Kim gönül hoşluğu ile Allah’ tan sevap umarak kurbanını keserse onun için kendisini ateşten koruyan bir perde olur.” Buyurmuşlardır. (Ettirğib Etterhib c.2 s.155)

4. Sünnette de kurbanla alâkalı birçok delil vardır. Müslim (r.h.)’in Hz. Enes (r.a.)’den yapmış olduğu rivayet bunlardan birisidir: “Resulullah (s.a.v), beyazı siyahından çok, boynuzlu, iki koç kurban etti. Onun; ayağını hayvanın yanlarına koyduğunu, Bismillah deyip tekbir getirerek eliyle onları kestiğini gördüm.” (Kitâbü’l-Edâhî, 17; Buhârî, K. Edâhî, 9)

5. Bir diğeri de Hz. Âişe (r.anhâ) validemizin rivayet etmiş oldukları şu hadis-i şeriftir: “Âdemoğlu, kurban bayramı gününde kan akıtmaktan daha sevimli bir amelle Allah’a yaklaşabilmiş değildir. Kanını akıttığı hayvan, kıyamet günü boynuzları, çatal tırnakları ve kılları ile gelecektir. Akan kan yere düşmeden önce, Allah-u Teâlâ katında yüksek bir makama ulaşır. Bu bakımdan kurbanlarınızı gönül hoşluğu ile kesiniz.”  (İ. Mâlik, Muvatta’, Kur’an 24; Tirmizî, Edâhî, 1; İbn-i Mâce, Edâhî, 3)

6. Kurban gadab-ı ilahiye’ yi söndürüp rızayı ilahiye’ yi celbeder. Çok kurban kesilen memlekette harp olmaz. Kurban kesecek mali gücü olduğu halde kesmezse muhakkak o kişinin ya kendisinden veya çoluk çocuğundan veya malından mutlaka bir kan akar. Kurban bayramında umumi af tecelli eder. Kurbanda çoluk çocuk ve fukara için umumi bir menfaat vardır. (Ziya Sunguroğlu’nun notlarından)

7. Kurban vecibesinin yerine getirilmesi; hak yolundaki fedakârlığın bir nişanesi, Allah-Teâlâ’nın verdiği nimetlere karşı kulun bir şükranesidir. Ayrıca günahların bağışlanmasını dilemektir. Bunların neticesi olarak da sevaba nail olmak ve bir takım belâlardan korunmaktır. Velhâsıl kurbanın meşruiyeti; dinî, ahlâkî, ictimaî bir takım hikmetlere, maslahatlara istinat eder, dayanır. Bunu takdir etmeyecek bir akıl sahibi tasavvur olunamaz. (Büyük İslâm İlmihâli S. 410)

بسم اللَّهِ الرحمن الرحيم
لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَّعْلُومَاتٍ عَلَى مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ

8.Kendilerine ait olan birçok dünyevi ve uhrevi menfaatlerini hazırlasınlar şahit olsunlar. Dünyevi menfaat, Allah’ın şiarini müşahede irfani, ahlaki ve ticari içtimaı bir takım menfaattir. Uhrevi menfaat ise mağfireti ilahi ve Hz. Allah’ın rızasıdır.

Kendilerini rızıklandırdığı en’ami behime üzerine malum günlerde Hz. Allah’ın ismini zikir etsinler yani ‘Bismillahi Allah ü ekber’ diyerek kurban kessinler ve kestikleri kurbandan yesinler muhtaç olan fakirlere yedirsinler buyurulmuştur. (Hac Suresi, Ayet 28)

Not:
Burada malum günler, İmamı Azam ve İmamı Şafii Hazretlerine göre zilhiccenin on günü olduğuna kail olmuşlardır ki Bu suretle bu eyyamı malumatın kurbana zarf olması kurban bayramı günü olan onuncu günü itibarı iledir. Hâlbuki kurban bayramının yalnız birinci günü değil ikinci ve üçüncü günleri de kesilebileceğinden bu üç gün eyyamı nahr olarak addedilir.

9. Bu ayeti celilede ve diğer ayeti celilelerde (فَكُلُوا مِنْهَا) emri yani “yiyiniz” emri ibaha ifade ederken yani yemek mübah olurken (وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ) emri yani fakirlere yediriniz emri vücüb ifade etmektedir. Bütün müfessirler bu hususta ittifak etmişlerdir.

بسم اللَّهِ الرحمن الرحيم
وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُم مِّن شَعَائِرِ اللَّهِ لَكُمْ فِيهَا خَيْرٌ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا صَوَافَّ فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّ كَذَلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُ

“Kurbanlık deve ve sığırları Allah’ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Ön ayaklarının biri bağlı halde keserken üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin buyruğunuza verdik ki, şükredesiniz.” buyurulmaktadır. (Hac Suresi, Ayet 36)

10. Yine bu ayeti celilede yemek mübah yedirme emri ise vücüb ifade etmektedir.

بسم اللَّهِ الرحمن الرحيم
لَن يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَكِن يَنَالُهُ التَّقْوَى مِنكُمْ كَذَلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنِينَ
Elbette onların etleri ve kanları Allah’a ulaşmayacaktır. Ancak O’na sizin takvanız erecektir. Onları bu şekilde sizin buyruğunuza verdi ki, size yolunu gösterdiğinden dolayı, Allah’ı tekbir ile yüceltesiniz. (Ey Muhammed!) Vazifelerini güzelce yapan iyilik sevenleri müjdele. (Hac Suresi, Ayet 37)