İnşikak-ı Kamer; ayın ikiye bölünmesi, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in mucizelerinden biridir. Kur’an-ı Kerîm ve hadîs-i şerifle sabittir. Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiğine göre hâdiseye bizzat şahit olan Abdullah b. Mes’ud şöyle nakleder:
“Ay, Hz. Peygamber’in zamanında iki parçaya ayrıldı. Bir parçası dağın bir tarafında, diğer parçası dağın diğer tarafında idi. Hz. Peygamber bize “Şahit olunuz.” dedi
[1]. “Kıyamet saati yaklaşır, ay yarılır; onlar bir delil görünce hala yüz çevirirler ve: “Süregelen bir sihir” derler. “
[2]. Sahabenin ileri gelenlerinden Hz. Ali, İbn Mes’ûd, İbn Abbâs, Huzeyfe, Enes, Cübeyr İbn Mut’im, İbn Ömer gibi zatların bildirdiğine göre; Peygamberimiz (s.a.v.) müşriklerin istekleri üzerine Mina’da ay yarılma mucizesi göstermiş ve bu vakayı görenlere “Şahit olunuz” deyip onları tanık tutmuştur. Hâdisenin meydana gelişi ayet ve sahih hadisle sabit olup inkârı mümkün değildir. Ebu Nuaym el-İsfahanî’nin İbn Abbâs ve İbn Mes’ud’tan bildirdiklerine göre olay şöyle meydana gelmiştir:
Müşriklerden Velid b. Muğîre, Ebu Cehl, Âs b. Hişam, Esved b. Abd-i Yağus, Esved b. Muttalib, Zem’a b. Esved, Nadr b. Hâris ve daha bir çokları toplanarak Peygamberimiz’e, “Eğer, sen gerçekten peygambersen, bize yarısı Ebu Kubeys dağı, yarısı da Kuaykıan dağı üzerinde görülmek üzere, Ay’ı ikiye ayır.” dediler. Peygamberimiz onlara; “Eğer, bunu yaparsam, iman eder misiniz?” dedi. “Evet iman ederiz” dediler. Ay’ın, bedir olduğu, iyice göründüğü ondördüncü gecesiydi. Peygamberimiz, müşriklerin istedikleri şeyin olmasını Yüce Allah’tan diledi. Allah da, o gece ayın yarısını Ebu Kubeys dağı, yarısını da, Kuaykıan dağı üzerinde doğdurunca, Peygamberimiz: “Ey Ebu Seleme b. Abdu’l-Esed Erkam b. Ebi’l-Erkam! Şahit olunuz! Şahit olunuz!” diyerek seslendi. İbn Mes’ud’a göre, Kureyş müşrikleri bu mucizeyi görünce (peygamberimizi kastederek) “Bu da Ebu Kebşe’nin oğlunun bir sihridir.” dediler. İçlerinden Ebu Cehil ise “Gelecek yolcularınızı gözetin. Muhammed, sizi büyülemeğe güç yetirse bile bütün halkı, bütün yeryüzünü de büyüleyebilecek değil ya! Onlara bir sorun bakalım. Onlar da sizin gördüğünüz şeyi görmüşler mi?” dedi. Gelenlerden sordular. Müşrikler bu mucizeyi inanmak için değil, İslâm davasına engel olabilecek bir şey gözüyle baktıkları için, hâdiseyi gördükleri halde inanmadılar, “Süregelen bir sihirdir” dediler
[3]. 1993 yılında yayınlanan Zafer Dergisinde Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in Ayı ikiye bölme mucizesi ile ilgili olarak çeşitli kanıtlar ortaya koymuştur. Bunlardan ilki Ebu Cehil’in bahsettiği gibi bir sihir olmadığının, Allah’ın izniyle Peygamber Efendimizin Mucizesinin Mekke’den 3800 km ötede Hindistan’daki Raja ve saraydakiler tarafından görülmesidir. Hindistan halkı tarafından da bu olay seyredilmiştir. Mucizenin gerçekleştiği tarih, daha sonra bir başlangıç yılı olarak kabul edildi ve bazı eserler üzerine işlendi. Hatta bu ülkede ele geçirilen bir heykelde: “Ay’ın ikiye yarıldığı senede yapılmıştır”[4] ifadesi bulunuyordu. Bu durum bazı müfessirler tarafından sıkça nakledilmiş ve çok önemli bir delil olarak gösterilmiştir.
Diğer bir delilde NASA tarafından 1967 yılında firlatılan Orbiter-4 uydusundan alınan 67-1805 seri numaralı fotoğrafda, Ay’ın dünyadan görünmeyen arka yüzeyinin, uzunluğu 240, kalınlığı ise 8 km olan bir yarık tarafindan kuşatıldığı belirtilmişti. Bu yarığın bariz bir şekilde yükselmiş yan kenarları, Ay’ın ayrıldıktan sonra tekrar birleşmesi sırasında oluştuğuna bir delildi. Çünkü meteor çarpmasıyla böylesine düzgün bir yarığın olması mümkün değildir. Ancak malumdur ki basında böyle şeyler sansürlüdür hemen üzeri örtülür.
Son olarak da Modern Astronomi ile uğrasan bütün ilim adamlarınca fevkalâde önemli bir kaynak olarak kabul edilen ve ilmi yönü tartışılmayan birçok kitapta yer alan 311 yıllık Ay Haritasıydı. İtalyan Gökbilimcisi Cassini tarafindan çizilen bu ay haritasında, dünyamızdan görülen ay yüzeyinin tamamını kuşatan tesadüflerle meydana gelemeyecek kadar muntazaman olan bir çizginin varlığı, son derece net bir şekilde müsahade edilmekteydi. Bu çizginin ay’ın ikiye ayrılıp tekrar birleşmesiyle meydana gelebileceğini belirttiği yorumunda, zamanla yapısında değisikliklerin olabileceğini ortaya koydu. Çünkü ay, her an yoğun bir meteor bombardımanına tutuluyor ve 1 gramlık göktaşları bile, en sert kayalarda 30 cm derinliğinde, 60 cm çapında bir çukur açıyordu. Bilindiği gibi bu meteorlardan bazıları koruyucu atmosfer tabakasına rağmen dünyamıza düşmüş, Arizona Çölüne düşen bir tanesi çevresi 5 km’ye ulaşan 174 m derinliğinde bir çukur açmıştı[5].
Kaynaklar:
[1] Buhârî, Tefsir, Sûretu’l-Kamer, 1; Müslim, Kıyame, 44.
[2] Kamer, 54/ 1-2.
[3] Sâmil Islam ansiklopedisi.
[4] Ö.N. Bilmen, Müvezzah Ilm-i Kelâm, 3. baskı, s.161.
[5] Zafer dergisi, Sayi 200, 1993.